29 Mart 2012 Perşembe
Yazmak Üzerine Küçük Tavsiyeler-1 │A.Ş.│ (Bu not zaman zaman güncellenecek ve yeni bilgiler de eklenecektir. Takip ediniz.)
YAZMAK ÜZERİNE KÜÇÜK TAVSİYELER-1
Şimdi efedim, şöyle; yeni yazmaya başlayan -benden yeni- (aslında böyle bir giriş yanlıştır) ya da yazan bazı arkadaşlarım, benden bazı tavsiyeler istiyorlar. Onlara toptan bir iki küçük tavsiyede bulunmak istedim.
İstedikleri tavsiyeler genellikle, yayınevi bulmakla ve benzeri şeylerle ilgili. Fakat ben onlara, önceliği olan ve daha hayati bir kaç küçük tavsiye vereyim.
Yıllar boyunca çok ve çok okumanın gerekliliğinden söz etmeyeceğim bile. Yeteneğin olmasından da söz etmiyorum. Bunlar zaten olması gerekenler. Bunların üstüne eklenecek şeyler; dilbilgisini çok iyi bilmek, okudukları kitapları sadece harfler ve diğer sembollerden ibaret görmemek, kendilerine has bir anlatım (yazım/roman) dili geliştirmek, her fırsatta roman okur gibi imla kılavuzu ve sözlük okumaktır.
Kurdukları cümlelere dikkat etsinler. Pasif cümlelerden mümkün olduğu kadar uzak dursunlar, çok gerekmedikçe aktif cümle yapsınlar. Sonracığımaa... hah! Zarfları kullanmayı bir kenara bıraksınlar. En doğru ve sağlam cümle, her zaman, özne ve yüklemin arasının en kısa olduğu cümledir. Öğneğin, ''Gözlerini sımsıkı kapattı'' demek yerine, ''Gözlerini kapadı'' demek daha etkili ve iyidir. Sımsıkı'ya gerek yoktur. Çünkü zaten siz hikayenizi iyi anlatabilmişseniz, okur, karakter ya da tipinizin o sahnede gözlerini nasıl kapattığını anlayabilecektir. Bazı şeyleri okura bırakın. Bırakın okur kendi hayal gücünü kullansın. Her şeye müdahale etmeyin ve ders verir gibi cümleler kurmayın. Zarflarla dolu cümlelerden oluşan bir kitap sizi, yazarlar cehennemine gönderir. Öte tarafta bunun hesabını veremezsiniz :) Ve çok zarf kullanmak aslında korkaklığınızın bir işaretidir. Anlamı güçlendirememek korkunuzun... Bu korkuyu aşın.
Hormonlu diyalog ifadeleri de sizi cehenneme gönderecek bir başka şeydir. ' ''Dokun bana'' ve dudakları arzuyla aralanırken bakışları baygınlaştı.' Bu ne yahu! Böyle bir ifade ancak, yaşlı teyzelerin yaşlı teyzeler için yazdıkları, yaşlı teyze kitaplarında olur. En iyi diyalog ifadesi, 'Dokun bana dedi'dir. 'Dedi', 'Diye sordu'... sadece bunu yapın. Sadece bunu... ' ''Dokun bana'' dedi' yazın. Okurunuz zaten o sahnenin gelişimden, bunu söyleyen karakterin, bunu söylerkenki ifadesini hayal edecektir.
Galat-ı Meşhur dediğimiz, yaygın söylem yanlışlarını ve kalıplaşmış yanlışları iyi bilin.(Bir örnek) ''Teşekkürler'' demek aslında yanlıştır. Çünkü Teşekkür kelimesi zaten, tek başına çoğul bir kelimedir. Arapça, Şükür/Şükran kelimesinin çoğuludur. Yani ''Teşekkürler'' dediğinizde, ''Şükranlar-lar'' gibi saçma bir şey demiş olursunuz. (Evraklar'da olduğu gibi) Galat-ı Meşhurlara dikkat!
Okuru süründürmeyin. Gerekmeyen bir sahneyi fazla uzatmayın. Edebi sanatları iyi öğrenin. Zaten beş altı tane kadardır. Sanat yapın ama sündürmeyin, esnetmeyin. Sahne geçişleriniz bir anda ama bağlantılı olsun. Okuru Konya Ovası'nda yolculuğa çıkarmayın, saatlerce ve günlerce aynı düzlüğe ve ağaçlara bakmaktan canları sıkılır. Size Kefken yollarını tavsiye ederim. Ani virajlarla doludur bu yol, sürekli dikkatli ve uyanık olmayı gerektirir, heyecanlıdır. Okurunuzu bu yolda seyahate çıkarın. Verdiği bilet parasına ve yolculuğa ayırdığı zamana üzülmeyecektir. (şoförü gırtlamak da istemeyecektir)
Her işi editörünüze bırakmayın. Yazdığınız şeylerin doğruluğunu defalarca gözden geçirin ve kendinize karşı acımasız olun. Gerekirse yüz sayfayı birden, gözünüzü bile kırpmadan yırtın (ya da geri dönüşüm kutusuna gönderin) Örneğin bir çok editör bile şunu bilmez, ama ben size açıklayacağım; Türkçe'miz, çok incelikli bir dildir. Bu inceliklerden biri, insanı yüceltmesi ve diğer canlılar ile eşyadan üstün tutmasıdır. Türkçe'de -ler, -lar ekleri çoğul ekleri olduğu kadar, aynı zamanda saygı ifadeleridir. ''Müdür Beyler'' derken olduğu gibi. Müdürden söz ederken tek kişi ifade edildiği halde, -ler ekiyle o makam sahibine bir saygı sunuşu vardır. Şimdi, bunu anladığımıza göre şu cümleye bakalım, ''Köpekler koşuyorlardı'' bu yanlış bir ifadedir. Doğrusu, ''Köpekler koşuyordu'' olmalıdır. Çünkü dilimizde ancak, failin (çoğul) İNSAN olduğu eylemlerin fiili çoğul yazılır. Bunun nedeni, az önce söz ettiğim insana saygı inceliğinden kaynaklarınır. ''Çocuklar koşuyorlardı'' bu cümle doğrudur. ''Çocuklar koşuyordu'' cümlesinin yanlış olduğu kadar... (Dediğim gibi, bu ince detayı pek çok yazar da bilmemektedir. Bu bilgiyi paylaştığım için teşekkür çiçeklerinizi adresime gönderebilirsiniz)
'mı'lara, 'mi'lere ve 'de' ile 'da'lara da girmeyeceğim. Zaten bunları bilmiyorsanız kendinize başka bir iş bakın.
Başka, başkaaa? .. Neyse, şimdilik bu kadar yeterli. Aklıma geldikçe başka şeyler de paylaşırım sizlerle. Bunlar sadece yazıma ilişkin bazı tavsiyelerdi. Bu işin başka yönleri de var elbet; hikaye oluşturmak, iskelet, plan çıkarmak vesaire...
Tüm bunların üstüne, benim çok mu doğru yazdığımı sorgulayabilirsiniz. Elbette benim de hatalarım var. Ama siz imamın yaptığını yapmayın, dediğini yapın.
Tekrarlıyorum, grameri (dil bilgisini) çok iyi öğrenin. bu konuda Türk Dil Kurmu adlı kuruluşun yayınlamış olduğu çok güzel bir eser var, İmla Kılavuzu :) Bol bol okuyun. Ve elbette yazı yazma sanatı üzerine yazılmış diğer öğretici kitapları da özümseyin.
Özgün olmak adına komik ve tuhaf hikayeler aramayın. Mark Twain'in dediği gibi, ''İyi bir şey söylediğinde, dünyada bunu kendisinden önce söyleyenin olamadığını bilen tek insan Adem'di.'' Anlatılmamış hikaye yoktur, kendinizi zorlamayın. Sadece iyi bir hikayenizin olması yetmez. Nasıl anlattığınız daha önemlidir ve sizi özgün kılan da budur.
Bunların pek çoğunu yaparsanız, zaten yayınevi hakkında tavsiye sormanıza gerek kalmayacaktır. Onlar sizi bulurlar :) Düşüneceğiniz en son şey, kitabınızın kaç satacağı ve ne kadar para kazanacağınız olsun.
Tekrar görüşeceğiz. 'Sizinle tekrar görüşeceğiz' değil, 'Tekrar görüşeceğiz' :)
©Attila Şanbay │A.Ş.│
(Bu not zaman zaman güncellenecek ve yeni bilgiler de eklenecektir. Takip ediniz.)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder